Biliyorum aslında çok şey var sırada yazılmayı bekleyen. Yarım kalan gezi yazıları, yazın okuduğum kitaplar, ruhuma dokunan birkaç film, yeni keşfettiğim diziler... Aslında hadi artık yazayım diye uğruyorum buraya sonra vazgeçip yine böyle kendimden bahsetmeye başlıyorum.
İlk hafta geride kaldı. Şöyle dönüp bakınca sanki hem çok hızlı hem de çok yavaş geçti. Tanışma kısmı hızlı, alışma kısmı yavaş. Ben olduğum yere ve buradaki kendime alıştım ve hatta pek de sevdim ama başkalarına karşı temkinliyim. Çevremde beni kahkahalara boğup zamanımın çok keyifli geçmesini sağlayan insanlar da var pek haz etmediklerim de. Ama hiçbir sıkıntım yok. O niye böyle, bu niye şöyle diye düşündüğüm yok. Hayat bana ne sunarsa sadece onu yaşamakla yetiniyorum. Bugünü yaşayarak yarına yürüyorum fütursuzca. Günler o kadar dolu geçiyor ki zaten çoğu zaman hiç aldırmıyorum eskiden o çok aldırdığım şeylere. İyi hissediyorum kendimi, iyiyim diyebiliyorum kendime...
Eylül de çekip gitti bu arada çaktırmadan. Ekimse, sanki aralıkla anlaşmış gibi iki kat daha soğuk geldi. Hele bizim buralar daha da bir soğuk; deniz hırçınlaşmış, rüzgar esmiyor koşuyor adeta. Ben bavuluma özenle yerleştirdiğim elbiseleri, etekleri giyemeyeceğim ve artık çimenlere uzanıp fotoğraf çektiremeyeceğim için üzülürken, sonbahar kışa biraz daha yaklaştığı için halinden memnun.
Benim için ekimin tek güzel tarafı ise, devlet tiyatrolarının aylarca kapalı duran perdelerini açması. İstanbul'da şehre uzak olduğum için hiç bakmadım 1 Ekim biletlerine ama Ankara'da olsam on üç gün önceden biletimi alıp akşam saat sekizde de koltuğumdaki yerimi almış olurdum hemen. Neyse artık bu sezon 13 Ekim'de açacağım sezonu, yine Ankara'da, yine en çok sevdiğim arkadaşımla...
Yeni aya da bir göz kırptığıma göre yazımı noktalayabilirim. Ama son olarak bir şeyden daha bahsetmek istiyorum. Odam denizi görmüyor diye biraz üzülmüştüm ama harika bir gün batımı manzarasına sahip olduğunu keşfedince tüm üzüntüm geçti tabii bunda sınıfımın pencerelerinin denize açılıyor olması da etkili olmuş olabilir. Dersten sıkılınca ara ara gözüm dalıyor dalgalara, ne mi düşünüyorum o anlarda, tabii ki bu yeni beni sevdiğimi...
No comments:
Post a Comment