KÜÇÜKAYASOFYA' yı gezerken, sanki İstanbul değil de, bir an kendimi Akdeniz Ve Ege'nin sokaklarındaymış gibi hissediyorum...
Begonvillere geldikçe gözüm takılmıştı ve hep aklmı başımdan almıştır bu cazibesiyle !!
Yine mıknatıs gibi beni çeken ,bu şirin, minicik butik otelden içeri atıveriyorum kendimi...
Zaten onu görüp merak etmemek mümkün mü allah aşkına.. ?
Beyaz bisiklet delisi olan bendeniz ,zaten kapıda onunla karşılaşınca, içimdeki ses giderken ,al bunu götür bahçene diye usul usul fısıldamaya başlıyordu ...
Saatler boyu Küçük Ayasofya'yı arşınlayıp tamamını bitirdiğimde, saat 11.30 olmuştu. Sıcağı anlatmak bile istemiyorum !!
Ama serin bir ortam, sırtımı yaslayacağım rahat bir koltuk hayali beni öyle sarmalıyordu ki...
Ben hislerimde hiç yanılma payı olmayanlardanım !! Ya da az olanlardan demek daha doğru sanırım... İç sesim ''terasa çık ''dediğinde göreceğim manzarayı kesinlikle biliyordum... !!!
Az sonra ise, soğuk suyum, az şekerli kahvem sabah ritüellerimin olmazsa olmazıydı..
Buralarda olmaya doyamıyorum...
elimde kocaman bir pamuk şeker ve pembe bir bulutun üzerinde olmak gibi bir şeydi sanırım buradaki duygularım.
ayrılmaz zor oldu ...
hele zaman makinesine girip , validemin büfesini görünce dakikalar boyu, çocukluğumun Eski Beylerbeyi günlerinde doğduğum konaktaki,koşuşturan o küçücük nUnU OLUVERMİŞTİM...
(o evimizi ve o günleride anlatacağım )
oturduğum yerden, solumda Sultanahmet camiini, sağımda ise Ayasofya Camiini görüyordum..
imkan yaratın ve buranın gecesini yaşayın derim !! hayal etmek zor olmasa gerek !
Önüme baktığımda ise tümmm Marmara olanca maviliğince bana huzuru aktarıyordu...
Önümdeki kağıda, o anlarda yazmadan edemedim seni...
Canımın Canı İstanbul ,
Mavinin en yakıştığı şehrim,
Ruhuma sükunet hediye ettiğin silüetin,
Nefes aldığım yer,
Doğmaktan binlerce kere şükür ettiğim sevdiceğim,
SEN BENİM YAŞAM KAYNAĞIMSIN
BİR DUT MASALI
No comments:
Post a Comment